PDF için tıklayınız...Aşağıdaki, gözlemlere, araştırmalar ve kendi
deneyimlerime dayanan düşüncelerimi, tez yazmaya karar veren çoğu öğrenci
arkadaşımızın genellikle teze nereden ve nasıl başlayacaklarını tam olarak
bilmedikleri için ya sonunda tamamıyla vaz geçtiklerine ya da yıllarca zaman
kaybettiklerine sıkça tanık olduğum için, yazılı hale getirmeye karar verdim.
Tamlık konusunda herhangi bir iddiası olmayan mütevazı ve kısa bir denemedir.
Doğal olarak eleştiriye açık, eleştirilmesini arzuladığım herkesin kendi
gereksinimine göre herkesin kendi açısından geliştirmesini önerdiğim bir
denemedir. Bu kısa denemeyle, tez aşamasına ulaşan ve değişik biçimde aşağıda
ele alınan sorularla boğuşan öğrenci arkadaşlarıma, en azından bir yerlerden
başlayabilmeleri için kendilerine bir fikir vererek, yardımcı olabileceğimi
umuyorum.
Aşağıda ele aldığım
konular, tez yazımının bilimsel-yöntemsel boyutuyla sınırlıdır. Muhakkak
gerekli olan bilimsel-ahlaksal boyutu şart koşuyorum. Fakat burada bu konuda
bir noktaya işaret edebileceğimi sanıyorum: filozofu ve bilimciyi ahlaklı
yapan, onun “gerçek nedir?” sorusunu hiçbir zaman için aklından çıkarmaması ve
bu soruyu hiçbir taktiksel hesaba feda etmemesidir. Felsefe ve bilimlerde yani
akademide ahlaki değerler yarı yolda kalırsa, ödevi insanlığın değerlerini
gerçekleştirmek ve böylelikle insanlığı mutluluğa erdirmek olan bilimler de
yarı yolda kalacaktır. Bu durumda artık bilimsel bir tez denemesinin ne kadri ne
de kıymeti kalır. Bu nedenle bilim etiğin ilk koşulu olan dürüstlük ve alçak
gönüllülük, akademik alanda adına layık bir şey olmadan önce olmak zorunda olan
şeylerdir.
Çalışılmak İstenen Tezin Başlığı
Nasıl Belirlenmelidir?
Felsefe alanında akademik bir tez üretebilmek için öncelikli
olarak ortaya konmak istenen tezin başlığı ve var ise alt başlığı
belirlenmelidir. Tez çalışması için seçilen başlık, konuya dair geniş ve
ayrıntılı okumadan sonra ulaşılan ve tez çalışmasında temellendirilmek istenen
“ana tezdir”. Ona bu nedenle “başlık” denir. Alt başlık, üst başlığa dair
açıklayıcı ve ayrıca çerçeve belirleyici (bazen başlığı detaylandıran) bir
işleve sahiptir. Tezin başlığı, tezde temellendirilmek istenen en kapsamlı
önermedir. Bu özelliğiyle başlık, çalışılmak istenen konunun çerçevesini az çok
kesin olarak belirler. Başlığın belirlenmesi, konuya dair geniş ve birçok
bakımdan ayrıntılı bir okuma yapmış olmayı gerektirir. Ancak böyle bir ön
çalışma sonucu konuya dair felsefe tarihinde var olan ve güncel tartışmalarda ortaya
konan farklı temel duruşlar genel hatlarıyla bilinebilir. Tez çalışması için
seçilen başlık, ancak böyle bir çalışma sonucunda tam olarak belirlenebilir.
Fakat teze en son hali verilinceye kadar başlık, ne kadar tam ve kesin olursa
olsun, “geçici” başlık olarak kalacaktır/kalmalıdır.
Tezin Konusunu
ve Amacını Belirlerken
Tez çalışmasında ne yapılmak, hangi
konunun/sorunun ele alınıp incelenmek istendiği, bunun ne kadar sürede ve
öncelikli olarak hangi kaynaklardan yararlanarak (“Birincil Kaynaklar” ve
“İkincil Kaynaklar”) yapılmak istendiği, “Tez Önerisi” başlığı altında
hazırlanacak en fazla on sayfalık bir ön çalışmada derli toplu ortaya
konmalıdır. Bu öğrenciye bir perspektif sunacaktır, zaman tasarrufu
sağlayacaktır ve başarılı olması için önemli bir teminat olacaktır.
Belli bir ön araştırmadan sonra tezin
başlığı ve varsa alt başlığı belirlendikten sonra yapılması gereken, tezin
başlığında ifadesini bulan ana düşüncenin açıkça formüle edilmesidir. Buna
üretilecek tezde incelenmek/ele alınmak istenen konunun tanımlanması da
denebilir.
Konunun belirlenmesi, bir bakıma tezde
ele alınıp incelenecek sorunun da az çok tanımlanması demektir. Fakat, konuyu,
incelenecek bir teorik soru ya da teorik olarak çözümlenecek pratik bir sorun
olarak açıkça dile getirmek gerekmektedir. Ancak bu yapıldıktan sonra tezin
amacı da açıkça belirlenebilir. Tezin amacı, ele alınmak istenen konu
çerçevesinde ifadesini bulan soruya veya soruna ilişkin üretilmek istenen
yanıtın ve/veya çözümün tanımlanması ile alakalıdır. Böylelikle tezin amacı da
belirlenmiş olur.
Ne var ki, tezin amacının belirlenmesi,
tek başına yetmez. Belirlenen amacın, ele alınacak soru veya sorun bağlamında şimdiye
kadar üretilen yanıt veya çözüm önerileriyle hangi bakımdan aynı veya benzer ve
(daha da önemlisi) hangi bakımdan farklı olduğunun gerekçe ve konuya dair
literatürden getirilecek kanıtlarıyla ortaya konması gerekmektedir. Ancak bu
yapılabildiği oranda çalışılmak istenen tezin çalışılması için gerekli gerekçe
gösterilmiş ve kanıtları getirilmiş olur. Tez çalışmasına başlanabilir.
Tezde
Araştırılacak Sorunun Tanımlanması
Tezin gerekliliği gösterildikten sonra,
tezde çalışılmak istenen konunun, ele alınmak istenen sorunun felsefe tarihi
ile ilişkilendirilmesi mümkün olacaktır. Belirlenen bir sorunun, teorik ise,
düşünce ve felsefe tarihinin hangi döneminde ve/veya hangi filozofta ya/ya da
hangi felsefi akımda incelenmek, pratik ise, hangi kuram ya da kuramcı(lar)
açısından ele alınmak istendiğinin gerekçeleriyle ortaya konması gerekir.
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, şimdiye kadar yapılmış olan bir
çalışmanın derinleştirilmesidir, tez aşamasına kadar üzerinde hiç durulmamış ve
çalışılmamış bir konu, tez konusu olarak seçilmemelidir.
Bu yapıldıktan sonra, ele alınmak
istenen teorik veya teorik olarak çözümlenecek pratik sorunun, felsefe
tarihinde nasıl ele alındığının ve bu süreçte hangi ana düşüncenin,
farklılaşmaların ve varsa hangi akımların ortaya çıktığının sergilenmesi
gerekir. Ancak bu koşul yerine getirildikten sonra, yapılacak olan tez
çalışmasının amacı tam olarak belirlenebilir. Böylelikle tezin, konuya dair şimdiye kadar
yapılan diğer çalışmalardan farkı ve onların karşısında yeniliği/özgünlüğü gösterilebilir.
Tezin konusunu belirlerken güncellik
fetişizmine düşmemek önemlidir. Son derece tarihsel bir konu da tez konusu
yapılabilir ve eğer tez çalışmasında ortaya çıkan teorik veya pratik bilgi ve
argümanlar konuya dair araştırmaya özgün katkı sunuyorsa, çalışma zaten son
derece “güncel” olacaktır. Fakat tez önerisi için en tarihsel konular dahi seçilse,
öneride konuya ilişkin en güncel araştırma sonuçları ve tartışmalar ile ilişkisi
kurulmalıdır.
Diğer taraftan konu son derece güncel
olabilir. Fakat en güncel konunun dahi tarihsel bir boyutu, araştırma ve
tartışma geçmişi vardır. Bu nedenle güncel konuları da felsefe, düşünce ve
(gerekli ise) bilimler tarihi ile ilişkilendirmek anlamlı olacaktır.
Kısacası;
tez konusu seçilirken en tarihsel konuyu, güncel olana ve en güncel konuyu,
tarihsel olana bir katkı olarak araştırmak/incelemek ve bir tez çalışması
çerçevesinde sonuçlarını ortaya koymak gerekmektedir. Bu, genel bir kural
olarak alınabilir.
Tezde İzlenecek
Yöntem Temellendirilirken
Tez çalışmasında araştırma yapılırken
ve araştırmanın sonuçları yazılı hale getirilirken izlenecek yöntem, hem
çalışmanın başarısı, hem de zaman ekonomisi bakımından yaşamsal öneme sahiptir.
Hazırlanmak istenen her tezin kendi konusu, içeriği ve çerçevesinden kaynaklanan
kendine has yöntemsel ilkeleri olacaktır. Adayların bunu bilince çıkarması ne
kadar erken olursa o kadar iyi olacaktır. Fakat yine de bazı genel belirlemeler
yapmak mümkündür.
Çalışmanın
konusu ister kuram ağırlıklı olsun, ister pratik; seçilen konu, ister ağırlıklı
olarak tarihsel bir konu olsun, isterse daha çok güncel bir konu; görebildiğim
kadarıyla yöntemsel yaklaşım sorunu, yöntemsel-kuramsal bir çerçeve de sunacak iki
kavram ikilisine başvurularak büyük oranda çözülebilir. Bunlar; tarihsel-sistematik
ve analiz-sentez kavram ikilisidirler.
Tarihsel-Sistematik Yaklaşım Üzerine
Tarihsel-sistematik yöntemden
kastedilen şudur: izlenecek yöntemin tarihsel boyutu uygulanırken araştırılacak
olan düşünürler, konular, soru ve sorunlar kendi tarihsel bağlamlarına oturtularak
ve kendi orijinal bağlamlarında incelenerek araştırılmalıdır. Son yıllarda
biraz moda olan bir kavramla belirtecek olursak; tarihsel olanla kendi
bağlamında, yani orijinalliğini koruyarak “empati” kurabilmek gerekmektedir. Tarihsellik
bağlamı, incelenen/araştırılan düşünürün, düşüncenin, konunun, teorik ve pratik
sorunun kendi tarihsel orijinalliği içinde kavranmasına yardımcı olacaktır.
Bu nedenle tarihsel-sistematik yöntemin
tarihsel boyutu, incelenecek düşünürlere, konulara vesaire dair mümkün olduğu
kadar “orijinale uygun” bir tablo sunmayı amaçlamaktadır.
Bu bağlamda sorulacak soru, ‘bu nedir?’
ya/ya da ‘bu ne anlama geliyor?’ olacaktır. Bu sorunun yanıtını araştırırken
ortaya çıkacak yanıt, bizi tarihsel-nesnel
olana götürecektir.
Fakat araştırma yöntemi, sadece bununla
sınırlı değildir. Eğer sadece tarihsellik ile sınırlı tutulur ise, izlenecek yöntem, söz konusu düşünürün,
konunun, sorunun vesaire kendi orijinal tarihsel bağlamında mümkün en orijinal bir
şekilde incelenmesine/araştırılmasına yardımcı olabilir. Ama salt tarihsel
yaklaşım, incelenen düşüncenin, araştırılan konunun bugün için ne anlama
geldiğini ya da bugünün sorunları için ne anlam ifade ettiğini/edebileceğini
sergilemeye yetmemektedir.
Zaten bilimsel
ilerleme sadece tarihsel olanı ortaya koyma ve doğru yorumlamakla olmamaktadır.
Bilimsel ilerleme aynı zamanda konunun, sorunun vesaire şimdiki zaman bağlamına
oturtulması ile mümkün olmaktadır. Bu, tarihsel-sistematik yaklaşımın özellikle
sistematik boyutu çalıştırılarak yapılır.
Bu nedenle; tarihsel-sistematik
yöntemin sistematik boyutu, araştırmacıya incelenen/araştırılan konunun, soru
ve sorunun, araştıran açısından ne anlama geldiğini sorma ve araştırma olanağı
sunmaktadır. Bu, konunun, konu ne kadar tarihsel olursa olsun, güncel olanla,
yani şimdiki zaman ile bağlantısını kurma fırsatı sunacaktır. Bu nedenle
araştırma yönteminin ikinci boyutunun sistematik olması kaçınılmazdır ve
tarihsel olanı tamamlamaktadır.
Yöntemin
uygulanacak sistematik boyutu, tarihsel bağlamdan soyutlayarak düşünceyi
düşünce olarak sorgulamayı, soruyu soru olarak incelemeyi ve incelenen düşünürü
çağdaşımızmış, araştırılan konuyu çağdaş konumuzmuş gibi ele alıp güncel
sorunların çözümü için ne anlama geldiği/gelebileceği açısından ele alma fırsatı
verecektir. Bu bağlamda sorulacak soru, ‘bu bugün benim/bizim açımızdan ne
anlama geliyor?’ sorusudur. Yöntemin sistematik boyutu, güncel-öznel olana götürecektir.
Analiz ve Sentezin Yöntemsel Olarak
İşlevli Kılınması Üzerine
Yöntemsel yaklaşımın tarihsel-sistematik
boyutu, tarihsellik bağlamında araştırılan/incelenen düşünürü, konuyu, soruyu
vesaire bir nevi bir teleskop/mercek gibi uzaklaştırıp yakınlaştırarak iş
görürken; analiz ve sentez, tez konusu ya/ya da sorusu bizzat incelenirken/araştırılırken
ve incelenen/araştırılan konusunda elde edilen
verilerin/bilgilerin/düşüncelerin derli toplu ortaya konması sırasında
başvurulan yöntemsel araçlardır (analizin ve sentezin doğanın ve toplumun kendi
“doğal” süreçlerinde ve işleyişinde nasıl çakıştığı burada düşünüm dışıdır).
Analiz (bazen “çözümleme” de denir),
incelenen konunun araştırılan sorunun, ayrıntılara varana kadar ayrıştırıp sergilenmesi
demektir. Yani bir konu, soru veya sorun bir bütünlük arz etmektedir. Her konu
bir konular yumağıdır, her soru bir sorular yumağıdır, her sorun bir sorunlar
yumağıdır. Bu bütünün, tüm unsurlarına kadar ayrıştırılması gerekmektedir. Bu
yapılırken amaç, bütünün bütün olarak karşımızda dururken içinin ve içindeki
unsurlar arasındaki ilişkilerinin ya görülmemesi ya da çok azının görülmesidir.
Konuyu bir “alana” serip yaymakla, içinde gizli olan, ilk bakışta görünmeyen
yanlar ve ilişkiler, ortaya çıkarılmaya çalışılır. O halde, analiz, ayrıntılar
ve içte saklı olan ve ilk bakışta görünmeyen her şeyin görünür kılınması için başvurulan
ayrıştırıcı ve sergileyici mantıksal
bir araçtır.
Sentez,
analiz sonucu ayrıştırılan ve incelenen bütüne ilişkin elde edilen
tezin/düşüncenin tutarlı bir şekilde ortaya konması için başvurulan mantıksal bir araçtır. Burada dikkat
edilmesi gereken iki önemli nokta vardır: birincisi;
analiz işine girişildiğinde eldeki bütün olan ile analizden sonra elde edilen
düşünce sonucu ortaya konmaya aday bütün, aynı bütünler olmayacaktır. Zira analiz
sonucu nesnel olana, kaçınılmaz olarak öznel değer karışmıştır. İkincisi; yapılan analiz sonucu ulaşılan
ana düşüncenin/tezin, yani bütünün yeni bir açıdan ortaya konması gerekmektedir.
Ortaya konulacak olan bütünün, buna artık yeni bir açıdan yeni bir sentez de
denebilir, iç bütünlüklü ve tutarlı olması gerekmektedir. Sentezin olabilmesi
için, sonuç noktasının baştan bilinmesi gerekmektedir. Bu, başlangıç noktasının
da az çok kesin olarak belirlenmesine yardımcı olacaktır. Elbette her konuda
olduğu gibi bu konuda da tez ile ilgili her şey son nokta konuncaya kadar
geçici olmak durumundadır.
Tezin içerik ve
zaman planlamasına dair
Şimdiye kadar söylenenler, genellikle
tezin konusunun araştırılmasını/sorusunun incelenmesini konu edinmektedir.
Kaleme alınacak tezin pratik olarak doğrudan kaleme alınmadan önce yapılması
gereken bir konuya gelmiş bulunuyoruz şimdi.
Bu
aşamada, yani doğrudan yazmaya geçmeden ince, kaleme alınacak tezin, iki
yanıyla pratik (somut) olarak planlanması gerekir. Önce, yapılan
araştırma/inceleme sonucu ulaşılan ana düşüncenin mantıksal kaç adımda ortaya
konmak istendiğine karar verilmesi gerekmektedir. Buna tezin içindekiler
bölümünün taslağının yazımı da denebilir. Bu, yani tezin yazımının içerik
olarak planlanması, gerekli olan başka bir şeyi daha mümkün kılacaktır. Tez
yazımının her adımının zaman bakımından sıkı bir şekilde planlanması
gerekmektedir. Bu ancak tezin konusu, içeriği ve içeriğin teker teker kaç
mantıksal adımda ortaya konacağı konusunda karar verdikten sonra mümkün
olacaktır. Karar altına alınan her bölümün yazılabilmesi için ne kadar zamana
gerek duyulduğuna (zaman cimriliği ilkesinden hareketle) karar verilmeli ve bu
konuda mümkün olduğu kadar son derece disiplinli ve tutarlı olunmalıdır. Aksi
durumda tez yazım zamanı anlamsız ve gereksiz bir şekilde uzatılacaktır. Tez yazımı
uzadıkça, tezden duygusal olarak uzaklaşma tehlikesi gittikçe artacaktır. Lisans
tezi en fazla altı ayda, yüksek lisans tezi en geç bir yılda ve doktora tezi üç
yılda tamamlanmalıdır.
Not: konuya ilişkin sayısız yayım
bulunmaktadır. Doktora tezimi hazırlarken Umberto Eco’nun konuya ilişkin yararlandığım
çalışmalarını hatırladım. Örneğin: Bilimsel
Bir Bitirme Çalışması Nasıl Yazılmalıdır.